5 Nisan 2012 Perşembe

Atatürk"ün Yaveri Muzaffer Kılıç anlatıyor;
]
] Bir gün Atatürk"le beraber Abidinpaşa"dan gelip Samanpazarı
] yoluyla Ulus"a
] geçiyorduk.
] Samanpazarı"nda Kitapçı Ali
] Efendinin dükkanının kepenklerinde, enfes bir halı
] asılmış
] duruyordu. Atatürk arabayı
] durdurdu, indik.
] Kitapçı, Ata"yı görünce, buyurun
] Paşam diyerek
] heyecanla bir emri olup olmadığını sordu.
] Paşa bu halıyı çok güzel
] bulduğunu söyledi.
] Kitapçı;
] - "Paşam, bu halı bir müşterimin. Paraya ihtiyacı
] olmuş, satılması için bana
] bıraktılar" dedi.
] Atatürk,
] böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı
] sahibinin
] nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler.
] Kitapçı;
] - "Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini
] özellikle rica ettiler,
] izninizle adını söylemeyeyim"
] dedi.
] Atatürk daha çok merak edip;
] - "Çocuk, belki
] halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça olduğunu
] öğrenmek
] isteriz" dediler.
] Kitapçı;
] - "Paşam 40 lira
] istemişlerdi " deyip yine halı sahibinin ismini
] vermedi.
] Atatürk ısrar edince de, kitapçı istemeyerek
] ve sıkılarak;
] - "Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam "
] dedi.
] Abdülhalim Efendi, Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya
] milletvekili olarak
] Mecliste görev yapıyordu. Kapısı
] herkese daima açık, cömert, gayet güzel
] konuşan, Mevlevi
] kalpağı ile gezen, akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü
] sözü
] doğru bir kişiydi.
] Atatürk, bu cevabı alınca çok
] duygulandı ve bana dönerek dükkana 40 lira
] bırakmamı
] emretti.
] Hemen parayı bıraktım.
] Atatürk, Abdülhalim Efendi"nin kişiliğinden övgüyle
] bahsederek;
] - "Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak
] kadar parasız kalıyor ama,
] kapısını kimseye kapamıyor"
] diyerek onu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek;
]
] -
] "Halıyı alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi"nin
] evine
] yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de
] kendilerine bir kahve içmek
] için geleceğimizi
] söyleyiniz" dediler.
]
] Aynı akşam Abdülhalim Efendi"nin evine gittik.
] Kendisi bizi avlu kapısında
] karşıladı.
] Eve girince
] baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu.
] Mütevazı
] evinde minderlere oturuldu, kahveler
] içildi.
] Abdülhalim Efendi;
]
] - "Paşam halıyı
] almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade
] ederseniz,
] arabanıza koyduralım." dedi.
] Atatürk de;
] -
] "Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada
] sana kahve
] içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz."
] diyerek halıyı açtırdılar
] ve odaya
] serdirdiler.
]
] Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken
] Abdülhalim Efendi yine bizi
] kapıya kadar uğurlayarak;
] -
] "Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı." derken Atatürk
] sözünü keserek
] mütebessim;
]
] - "Abdülhalim Efendi, onu
] sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu
] burada görmek
] ve üzerinde oturmak isteriz." diyerek veda edip
] ayrıldılar.
]
] Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi
] Efendi"ye, kitapçıya bile belli etmemeye
] çalışarak ihtiyacı
] olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı.
]
] Bu
] ibret verici anı; O büyük asker, devlet adamı ve devrimci
] liderin, en az
] bu nitelikleri kadar büyük olan insanlığını
] anlatmasının yanı sıra, onun,
] gerçek dindar ve üstelik bir
] tarikat mensubu olan Çelebiye saygısını
] göstermesi
] bakımından da ayrı bir önem taşıyor.
] Abdülhalim Efendi,
] Atatürk ölünce halıyı Konya Mevlânâ Müzesine
] armağan
] etmiştir. Görülüyor ki, Abdülhalim Efendi de bu
] asil davranışı kötüye
] kullanmamış ve halıyı sahiplenmeyip
] layık olduğu yere armağan etmiştir.
]
] Ayrıca; Herkese
] açık sofrasını sürdürebilmek için halısını satan bir
] tarikat
] ehlinin, dini siyasete alet ederek para,
] mevki ve güce ulaşan, yurt içinde
] ve dışında saf ve
] eğitimsiz vatandaşları sömürerek trilyonluk
] mal
] varlıklarının sahibi olup sefa süren, günümüz din ve
] tarikat
] bezirganlarından farklılığını da ortaya
] koyuyor.
]
] Tabii anlamaktan yana nasibi olanlara
] !
]
] Alıntı : Atatürkten Hiç Yayınlanmamış Anılar /
] Prof.Yurdakul Yurdakul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder