Atatürk"ün Yaveri Muzaffer Kılıç anlatıyor;
]
] Bir gün Atatürk"le
beraber Abidinpaşa"dan gelip Samanpazarı
] yoluyla Ulus"a
]
geçiyorduk.
] Samanpazarı"nda Kitapçı Ali
] Efendinin dükkanının
kepenklerinde, enfes bir halı
] asılmış
] duruyordu. Atatürk arabayı
]
durdurdu, indik.
] Kitapçı, Ata"yı görünce, buyurun
] Paşam diyerek
]
heyecanla bir emri olup olmadığını sordu.
] Paşa bu halıyı çok güzel
]
bulduğunu söyledi.
] Kitapçı;
] - "Paşam, bu halı bir müşterimin. Paraya
ihtiyacı
] olmuş, satılması için bana
] bıraktılar" dedi.
]
Atatürk,
] böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı
]
sahibinin
] nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler.
]
Kitapçı;
] - "Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini
] özellikle rica
ettiler,
] izninizle adını söylemeyeyim"
] dedi.
] Atatürk daha çok
merak edip;
] - "Çocuk, belki
] halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça
olduğunu
] öğrenmek
] isteriz" dediler.
] Kitapçı;
] - "Paşam 40
lira
] istemişlerdi " deyip yine halı sahibinin ismini
] vermedi.
]
Atatürk ısrar edince de, kitapçı istemeyerek
] ve sıkılarak;
] -
"Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam "
] dedi.
] Abdülhalim Efendi,
Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya
] milletvekili olarak
] Mecliste görev
yapıyordu. Kapısı
] herkese daima açık, cömert, gayet güzel
] konuşan,
Mevlevi
] kalpağı ile gezen, akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü
] sözü
]
doğru bir kişiydi.
] Atatürk, bu cevabı alınca çok
] duygulandı ve bana
dönerek dükkana 40 lira
] bırakmamı
] emretti.
] Hemen parayı
bıraktım.
] Atatürk, Abdülhalim Efendi"nin kişiliğinden övgüyle
]
bahsederek;
] - "Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak
] kadar parasız
kalıyor ama,
] kapısını kimseye kapamıyor"
] diyerek onu övdü. Sonra da
kitapçıya dönerek;
]
] -
] "Halıyı alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim
Efendi"nin
] evine
] yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de
]
kendilerine bir kahve içmek
] için geleceğimizi
] söyleyiniz"
dediler.
]
] Aynı akşam Abdülhalim Efendi"nin evine gittik.
] Kendisi
bizi avlu kapısında
] karşıladı.
] Eve girince
] baktım halı, kapı
arkasında paketli olarak duruyordu.
] Mütevazı
] evinde minderlere
oturuldu, kahveler
] içildi.
] Abdülhalim Efendi;
]
] - "Paşam
halıyı
] almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade
]
ederseniz,
] arabanıza koyduralım." dedi.
] Atatürk de;
] -
]
"Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada
] sana kahve
]
içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz."
] diyerek halıyı
açtırdılar
] ve odaya
] serdirdiler.
]
] Kahveler içildi ve sohbet
edildi. Giderken
] Abdülhalim Efendi yine bizi
] kapıya kadar
uğurlayarak;
] -
] "Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı." derken
Atatürk
] sözünü keserek
] mütebessim;
]
] - "Abdülhalim Efendi,
onu
] sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu
] burada görmek
]
ve üzerinde oturmak isteriz." diyerek veda edip
] ayrıldılar.
]
]
Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi
] Efendi"ye, kitapçıya bile belli
etmemeye
] çalışarak ihtiyacı
] olan yardımı yapmış, fakat halıyı
almamışlardı.
]
] Bu
] ibret verici anı; O büyük asker, devlet adamı
ve devrimci
] liderin, en az
] bu nitelikleri kadar büyük olan
insanlığını
] anlatmasının yanı sıra, onun,
] gerçek dindar ve üstelik
bir
] tarikat mensubu olan Çelebiye saygısını
] göstermesi
] bakımından
da ayrı bir önem taşıyor.
] Abdülhalim Efendi,
] Atatürk ölünce halıyı
Konya Mevlânâ Müzesine
] armağan
] etmiştir. Görülüyor ki, Abdülhalim
Efendi de bu
] asil davranışı kötüye
] kullanmamış ve halıyı
sahiplenmeyip
] layık olduğu yere armağan etmiştir.
]
] Ayrıca;
Herkese
] açık sofrasını sürdürebilmek için halısını satan bir
]
tarikat
] ehlinin, dini siyasete alet ederek para,
] mevki ve güce ulaşan,
yurt içinde
] ve dışında saf ve
] eğitimsiz vatandaşları sömürerek
trilyonluk
] mal
] varlıklarının sahibi olup sefa süren, günümüz din
ve
] tarikat
] bezirganlarından farklılığını da ortaya
] koyuyor.
]
] Tabii anlamaktan yana nasibi olanlara
] !
]
] Alıntı :
Atatürkten Hiç Yayınlanmamış Anılar /
] Prof.Yurdakul Yurdakul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder