27 Haziran 2012 Çarşamba

*  Buzlanmış yollara niçin tuz dökülüyor?

Kışın çok kar yağışı alan bir bölgede yaşıyorsanız, karayolları görevlilerinin yollardaki buzlanmayı gidermek için tuzu kullandıklarını görmüşsünüzdür. Ancak tuz aynı zamanda dondurma yapımında da kullanılmaktadır. Peki ama tuz, bu iki ters gibi görülen işlevi nasıl becermektedir?
Herkesin sandığının aksine tuz suyun içinde şekerin eridiği gibi erimez. Tuz buzun içine girince onu çözer. Tuz yine kalır ama buz çözüldüğü için artık o su değil, tuzlu sudur ve erime noktası saf sudan daha düşüktür.
Buzlanmış yollara tuz döküldüğü zaman, tuz önce buz ile çözümlenerek bir buzlu su tabakası oluşturur ve bu çözeltinin donma noktası şük olduğundan, sıfırın altındaki sıcaklıklarda bile donmadan kalabilir. Günümüzde ABD'de üretilen tuzun yüzde 45'i yollardaki buzun eritilmesinde kullanılmaktadır.
Bilindiği gibi su, sıcaklığı sıfır dereceye varınca donar. Suya tuz ilavesi ile bu donma sıcaklığı da düşer. Suya yüzde 10 tuz ilavesi donma sıcaklığını -6 dereceye indirir. Yüzde 20 tuz karıştırılmış su ise -16 derecede donar. Ancak yolun veya buzun ısısı -16 dereceden de az ise artık tuzun erimede pek etkisi olmaz, sadece buzun üstünde kalarak tekerleklerin kaymasını azaltabilir.
Dondurma yaparken de karışımın çevresinde çok düşük ısıya ihtiyaç vardır. Dondurma karışımının etrafındaki ısının çok düşük olması, ancak bu düşük ısıda karışımın donmaması gerekir. Burada eklenen tuz karışımın sıfır derecenin altında bile donmadan dondurmanın oluşturulmasını sağlar.
Hatırlarsanız 'Titanic' filminde okyanus suyunun ısısı sıfırın birkaç derece altında olmasına rağmen, deniz suyunun yüzeyi, içindeki tuz nedeni ile hala donmamıştı.
* Niçin trafik lambaları kırmızı, sarı ve yeşildir?


Trafik ışıkları uygulaması, önceleri demiryollarının trenleri kontrol için uyguladığı sinyaller Örnek alınarak başlamıştır. Demiryolları idaresi kırmızı rengi 'dur' sinyali olarak seçmişti. Kırmızı renk kan rengi olduğundan asırlar
boyu tehlikenin, tahribatın ve ölümün simgesi olmuştur. Demiryolları ilk faaliyete geçtiği 1830'lu yıllarda 'ikaz' ışığının rengi yeşil, 'geç' ışığının ise beyazdı.
Bir süre sonra beyaz sinyal problem yaratmaya başladı. Beyaz renkli 'geç' sinyali diğer sokak lambaları ile karıştırılabiliyordu. Ama daha da kötüsü 'dur' işaretlerine konulan kırmızı mercekler yerlerinden düşünce ışık beyazlaşıyor, 'geç' sinyali olarak algılanıyor ve kazalara yol açabiliyordu.
Sonunda demiryolcular kırmızıyı 'dur', yeşili 'geç' sarı rengi de 'ikaz' sinyali olarak kullanmaya başladılar. Bilindiği gibi sarı, renk spektrumu içinde en göz alıcı renktir. Böylece makinist bir sinyalin bulunması gereken yerde beyaz ışığı görürse, bir şeylerin yanlış olduğunu anlıyor ve tedbirini alıyordu.
Karayollarına gelince, yollarda sadece atların ve at arabalarının bulunduğu tarihlerde bile dünyanın büyük şehirlerinde trafik sorundu. İlk trafik lambası otomobillerin ortaya çıkmasından çok önce 1868'de Londra'da kullanıldı. Gazla yakılan ve bir eksen etrafında döndürülebilen kırmızı ve yeşil lambalar bir yıl sonra patlayıp, kendilerini çeviren polisi de yaralayınca bu uygulama ortadan kalktı.
Ama öte yandan otomobillerin ortaya çıkması ve şehirlerde dolaşmaya başlamalarıyla birlikte durum iyice kötüleşti. Çeşitli şehirlerde değişik uygulamalar yapıldı. Demiryollarındaki uygulama örnek alındı ama demiryollarında birbirine paralel iki hat vardı. Bu sistem iki yolun kesiştiği kavşaklarda işe yaramıyordu.
Sonunda günümüzdekilere benzeyen ilk elektrikli otomatik trafik lambasını, ilkokul mezunu ve ABD'deki Cleveland'da otomobil sahibi ilk siyah olan Garrett Morgan geliştirdi. 1914'de ilk denemelerine başlayan Morgan 1923'de de patentini aldı. Morgan 1963'de ölümünden az önce patentini 40 bin dolara General Electric firmasına sattı.
Morgan'ın lambaları demiryollarına benzer şekilde bir "T" üzerinde kırmızı ve yeşil iki lambadan ibaretti. Çok geçmeden ikaz anlamında sarı lamba da ilave edildi ve uygulama bütün dünyaya süratle yayıldı.
Aradan geçen yıllara rağmen sarı renk hala 'ikaz' anlamındadır ama günümüz sürücüleri onu 'geç' sinyali olarak algılıyorlar.
”Neşe ve keder insanın gözbebeğindedir. Nasıl bakarsan öyle görürsün…”
?""Ben, sadece namuslu olmakla övünen kişiyi adamdan saymıyorum. Toplumu iyiye, güzele götürmek için kendi gibi namuslu insanlarla birlikte bir çaba harcamamışsa, çevresindeki uygunsuz gidişe başkaldırmamışsa, o kişi namussuzdur benim için.""

25 Haziran 2012 Pazartesi

Yaşamı güzel kılan, insanların birbirilerinin yüreklerini ısıtmak için bulabilecekleri iyilik dolu sözcüklerdir...!! Kimilerini ölene dek unutamazsınız, geriye dönüp baktığınızda anımsayacağınız tek şey size neler hissettirdikleri olacaktır...!!

Maksim Gorki
Medeniyetin ilk şartı adaletdir .
Bırakın yerini bulsun ,isterse kıyamet kopsun .

sigmond freud

17 Haziran 2012 Pazar

Sevmeden evlenmek, inanmadan ibadet etmek gibi alçakça bir iştir.

Anton Pavlovic Cehov
İçinize ne kadar çok ışık girmesine izin verirseniz,
Yaşadığınız dünya da o kadar parlak olur...!
""Ne geçmişe saplanıp kalacaksın, ne geleceğin düşlerini kuracaksın.. Ömür dediğin şu andır onu da hakettiğin gibi yaşayacaksın.""
Eskiden İnsanlar Sevilir, Eşyalar İse Kullanılırdı. Gün Geldi Eşyalar Sevilir, İnsanlar Kullanılır Oldu.
Can Dündar
Çocukken yarın neler oynayabiliriz diye düşünürdük, şimdiyse yarın hayat bize nasılbir oyun oynayacak diye düşünüyoruz.
SADECE VAZGEÇMEYİ BİLDİM


Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim,

Ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.

Dostluğuma değer biçmedim,sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.

Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.

Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım.

Ama hata insana mahsustur dedim.

Affettim, af diledim.

Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim.

Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.

Belki de içten içe sinsice güldüler.

Ama asıl unuttukları şuydu;

Ben aldanmadım..!

Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.

Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için,

Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için.

Oysa ben hiç insan kaybetmedim.

Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar..

CAN YÜCEL

13 Haziran 2012 Çarşamba

Azıcık mutluluk herkes için iyi olur. Ama hiç kimse azıcık mutluluk istemez. Ve mutluluk ne kadar fazla büyük oldu mu, değeri de o kadar azalır.”

Gorki
Birini kendine çok yakın buluyorsan ona biraz zaman tanı.
Aslında sana ne kadar uzak olduğunu mutlaka gösterecektir!..

"Jean Christoph"
Nehir Gibidir Insan, Sadece Yüzüyle Bilinir. Derininde Ne Saklar, Yüreğinde Neler Akıp Gider, Söylemez Sessizce Akıp Gider....
Yalnız kalmak bazen çevrendeki insanların az olması değil.. Yalnız kalmak.. Düşündüklerini, Hissetiklerini, Duygularını kimseyle paylaşamamaktır bazen.

12 Haziran 2012 Salı

Herkesin bir hayali var...


bir hayalim var benim".bunu laf olsun diye değil gerçekten hissederek söylediğim için yazıyorum.inandığım için,umut verdiği için...merdıvenlerı cıkarken ayakkabımın topuğunun kırılmasına sinirlenerek kilidini açtığım bir "evim" var mesela.kapıyı kapattıktan sonra dağılmış odama girerken günün yorgunluğuna aldırmadan şarkı söylediğim "biri "var içimde...yemek yapmaya üşenip atıştırmayla geçen öğünlerim var mutfağımda.yolculuklar var mesela,bilinmedik yerlere doğru gittiğim,elimde sadece bilet ve çanta.haftasonu;tiyatroya mı yoksa sinemaya mı gitsek diye tartıştığım birbirinden anormal arkadaşlarım var!!açtığım telefonlar var her akşam..."yemeğini yedin mi,taze peynir aldık gonderiyoruz"diyen bir ses var her akşam duymak istediğim.aslında çoğu akşam yalnızlık kokusu var evde ama olsun..her hayalin acı bi tarafı vardır değil mi? benım bır hayalim var,senin de bir hayalin var...bütün hayallerimizin gerçekleşmesi dileğiyle...
Bir konuda sorumlu kişi sayısı artarsa, sorumluluk hisseden kişi sayısı azalır.
Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin!..
Ya arsız olacaksın bu dünyada ya da gamsız, Ya banane demeyi öğreneceksin ya da sanane..
Sorunun Kendinde Olduğunu Anlamayan İnsanlar, Çözümü Başkalarının Huzurunu Bozmakta Bulur...!!!
Cümleler doğrudur sen doğru isen,doğruluk bulunmaz sen eğri isen...
Sevgi mi,aşk mı,özlem mi,alışkanlık mı? nasıl ayrılcak bu kavramlar?
dil yüreği kandırsa da;yürek dili kandıramıyor.
Ne garip değil mi..?
Bir insana vazgeçilmez olduğunuzu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz.
"Biz dünyaya anlaşılmak için değil anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsaydık hayat ne kadar güzel olurdu""

6 Haziran 2012 Çarşamba

DOST

Gidecek hiç bir yeri yokken sana sığınan değil,
Gidecek çok yeri olmasına rağmen senin yanında olandır...!
KURAL 1: "Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler. KURAL 2: "Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. "Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı" gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir." KURAL 3: " İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır. KURAL 4: "Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir."

3 Haziran 2012 Pazar

Her insanın aynalara göstermediği bir yüzü ve Kimselere söylemediği bir? hüznü vardır.
Kiminle gezdiğinize , Kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin! Çünkü; -"Bülbül güle,karga çöplüğe götürür.."
.""Her insan iyi olmayabilir, ama her insanda bir iyilik mutlaka vardır. Kimseyi kabaca yargılamayın çünkü; Her azizin bir geçmişi, her günahkârın bir geleceği vardır. ""
""Polemik yüzünden çoğumuzun gözünü perdeler bürümüş, artık insanlar arasında değil bir gölgeler dünyasında yaşıyoruz. ""

Albert Camus
""Acı, büyümenin bir parçasıdır. Ve unutmayın, bir şey canınızı yaktığında içinizdeki başka bir şey bastırılmıştır. Acıdan kaçınmaktansa içine dalın. Bırakın canınız yansın! Tamamen acısın ki yara tamamen açılsın. Yara bir kere tamamıyla açılırsa iyileşmeye başlar. Acıyı hissettiğinizde ondan kaçarsanız, acı içinizde kalır ve tekrar tekrar karşınıza çıkar.""
Umudumu yitirdiğimde, doğruluk ve sevgi yolunun tarih boyunca daima kazandığını hatırlarım. Zorbalar ve katiller hep vardır ve bir süre için yenilmez görünebilirler. Ama sonunda daima yenilirler. Daima.

Gandhi
"" Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı, kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir. Onların denetimi dışarıdan gelmektedir.""
Hayat ,
Sonu belli olmayan bir yoldur hayat. Önüne ne zam...an, neyin çıkacağını bilemezsin.Bazen birşeyler alır götürür senden, tutamazsın...! Bazen de hayatın getirdiklerinden kaçmak istersin, ama kaçamazsın... Böyledir hayat, bir türlü anlayamazsın...Ve bir gerçek vardır: "ACIYI tatmadan, MUTLULUĞU tadamazsIN...ACILARI GERİDE BIRAKTIĞINIZ YENİ BİR SABAHA GÖZLERİNİZİ AÇMANIZ DİLEĞİYLE...
Ruhunu geniş tutmasını erken ögrenebilmiş kişi, sonraları dünyaya içine sığdırılabilir.
""İnsanlar iki çeşittir. Biri sokak ve pazar insanlarıdır ki, zora teslim olurlar;diğeri seçkinlerdir ki, başlarını cellada uzatırlar;ama asla teslim olmazlar...""
 Hasretin nedeni güle sorulmaz

Güller kurudukça solar yürekler
Kurudukça matem dolar yürekler

... Yürek kanıyorsa gülün suçu ne
İçin yanıyorsa külün suçu ne
Hasret doluyorsa yılın suçu ne

Gülü kurutmakla diner mi özlem
Gülün kokusuna siner mi özlem

10 ALTIN ÖĞÜT

Düşünmeye vakit ayır: Düşünce güç için kaynaktır...
Eğlenceye vakit ayır: Eğlence gençliğin sırrıdır...
Okumaya vakit ayır: Okuma bilginin pınarıdır...
Duaya vakit ayır: Dua,güç anlarda direnmenin desteğidir...
Sevmeye vakit ayır: Sevme yaşamı tatlı kılan şeydir...
Anlaşmaya vakit ayır...
Gülmeye vakit ayır: Gülme ruhun müziğidir...
Vermeye vakit ayır: Verme günün aydınlığıdır...
İşini yapmaya vakit ayır...
Teşekküre vakit ayır: Teşekkür,yaşam pastasının kremasıdır...

2 Haziran 2012 Cumartesi

ATEŞ,SU VE AHLAK


Ateş başlamış söze.
Bendeniz ateş: Ben demiş aşığımdır kimi zaman karanlıklarda, kimi zaman soğuklarda ısınmaya sebebim. Kimi zaman güneşim, kimi zaman bir kor parçasıyım yakarım hoşuma gitmediğinde önüme ne gelirse. Çok iyiyimdir. Benden çok kere istifade edilebilir der ve ekler ateş. Fakat bir sinirlenirsem yakarım etrafımda ne varsa kimi zaman yangın olurum ansızın yakalarım en boş anlarda der. Onun için benimle aranızı iyi tutun der.

Su başlar söze.
Bendeniz der su: Hayat kaynağıyımdır. Yokluğum çok kötüdür. Ben olmazsam yaşayamaz mahlukat. Her hayatta ben varım der. Benim olduğum yerde hayat. Sonra başlar ateşin yaptığı gibi zararlarından bahsetmeye.

Fakat der ben bir kızarsam sel olurum bazen, bazen bir fırtınayla gelirim ne varsa yutarım der. Onun için benle aranızı iyi tutun der.

Sıra gelir ahlaka.
Bendeniz ahlak: Hayat düzeninde benim yerim başkadır der. Benim hiç bir kötülüğüm yoktur. Kimseyi de tehdit etmem der.
Sonra ateş girer söze.
Ben bu arkadaşlığı çok sevdim der. Hani olurda bir gün birbirimizi kaybedersek nasıl buluşacağız der ?

Su cevap vermiş:
“Nerede bir şırıltı, çağıltı duyarsanız ben oradayım.”
Ateş"e sorarlar,
“Seni yitirirsek ne yapalım"
“Bir duman gördüğünüz yerde bilin ki ben varım.”

Su ve ateş birlikte Ahlak"a döner ve sorarlar;

"söyle ahlak peki ya seni kaybedersek nasıl buluruz?"
Ahlak"ın cevabı şu olur:

Üzgünüm arkadaşlar;

"beni kaybederseniz bir daha bulamazsınız !!!"

ALINTI...
G Ö K K U Ş A Ğ I


YEŞİL demiş ki:

- "Elbette en önemli renk benim..ben hayatın ve umudun rengiyim..çimenler,ağaçlar,yapraklar için seçilmişim... Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı..."

MAVİ hemen atılmış:

- "Sen sadece yeryüzünün rengisin... ya ben? Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir, ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız"

SARI söz almış:

- "Siz dalga mı geçiyorsunuz? Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim..güneşin rengiyim.. ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz"

TURUNCU onun sözünü kesmiş:

- "Ya ben?? Ben sağlık ve direncin rengiyim...insan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde
bulunur..portakalı, havucu düşünün.. ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın"

KIRMIZI daha fazla dayanamamış:

- "Ben hepinizden üstünüm!!! Ben kan rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu!! Ben tehlike ve cesaretin
rengiyim!!! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!.. Bensiz bu dünya bomboş olurdu!.."

MOR ayağa kalkmış:

- "Hepinizden üstün benim.. ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir.. ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz... Dinler ve itaat ederler"


Ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... her biri diğerini itip kakıyor "en büyük benim" diyormuş... Derken... Bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış...
Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar...

Ve YAĞMUR"un sesi duyulmuş...

- "Sizi aptal renkler..bu kavganızın anlamı ne, bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz... Şimdi el ele tutuşun ve bana gelin"

Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar.. el ele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay seklini almışlar..

Yağmur onlara "bundan böyle..." demiş.."her yağmur yadığında siz
birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne
uzanacaksınız ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç
bulacaklar..insanlara yarınlar için umut olacaksınız.....gökyüzünü
bir kuşak gibi saracaksınız ve size G Ö K K U Ş A Ğ I diyecekler..
anlaştık mı?"


Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde G Ö K K U Ş A Ğ I belirir...

Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve
hepimiz özeliz... Bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız.


Yazarı bilinmiyor
 Hint masalına göre,

kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır . Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür . Ve der ki:
"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem ."
Nasıl ögrendik,


SABIRLI OLMAYI;
"Baban eve gelsin, sen görürsün"

HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI;
"Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı"

DİYALOG KURMAYI;
"Sana bir şey sorduğumda cevap ver...!!"
"Ne söyliyeyim anne?"
"Sus!! Bana cavap verme!!!"

TIP BİLGİLERİNİ;
"Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvericeksin, görüceksin gününü"

OLGUN OLMAYI;
"Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin."

GENETİK BİLGİLERİ;
"Sen de o lanet olası babana çektin."

BİLGELİĞİ;
"Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman."

ve...

ADALETİ;
"Bir gün senin de çocukların olucak. inşallah onlar da sana senin şimdi bana yaptıklarını yaparlar..."

1 Haziran 2012 Cuma

İnsanlar kendilerine en çok lazım olanı başkalarına vermeye düşkündür.İşte bu cömertliğin daniskasıdır.

Oscar WİLDE
Neden,

herkes dünyanın düzene girmesini ister. Fakat çabayı komşusundan bekler?
Sevgi, insanın Varoluş sorununun Yanıtıdır..."

ERICH FROMM
Zayıflık harika bir şeydir, güç hiçbir şey. Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir, öldüğü zaman ise sert, kaskatı ve duygusuzdur. Bir ağaç büyürken zayıf, esnek ve tazedir. Kuru ve sert hâle geldiğinde ölür. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varoluş tazeliğinin ifadeleridir.

(Lao Tzu)